21 Kasım 2013 Perşembe

Kekexili: Mountain Patrol (2004)


Yönetmen: Chuan Lu
Oyuncular: Duobuji, Zhang Lei, Qi Liang, Xueying Zhao, Ma Zhanlin
Senaryo: Chuan Lu
Müzik: Lao Zai

Kekexili’deyiz. Burası Çin’in el değmemiş son bölgesi. Rakımı 4700 metreyi bulan Kekexili aynı zamanda Tibet antilobunun geriye kalan son doğal ortamı. Avcılar, dış piyasada kaliteli yünleri iyi gelir getiren bu antilopları zalimce avlıyorlar. Sayıları 1 milyondan 10.000’e inen bu hayvanlar, avcılara karşı 1993’te kurulan gönüllü korucular tarafından korunmaya başlıyor. Ekibin başında ise filmde Duobuji’nin canlandırdığı emekli Tibet subayı Ri Tai bulunuyor. 1996’da avcılar bu kez bir korucuyu öldürünce Pekin’de bir gazete Kekexili’nin hikayesini öğrenmesi için muhabir Ga Yu’yu gönderiyor. Muhabiri de aralarına alan Ri Tai ve ekibi amansız takibine başlıyor.

Tibetçe anlamının “güzel dağlar ve güzel kızlar” olduğunu söyleyen korucuların Kekexili’ye Pekin’den gelen bir jeologun Kekexili’de bir adım attığında, o güne kadar o noktaya ayak basmış tek kişi sen olabilirsin dediğini ve daha sonra o jeologun kaybolduğunu söylemeleri de çok ilginç. Uçsuz bucaksız Tibet alanlarında gördüklerimiz, bu konuda bırakın haber yapmayı, romanlara, filmlere konu olacak evrensel bir trajediyi önümüze seriyor. Korucularla birlikte iz sürüyor, öfkeli hava şartlarına, kum bataklığı gibi ilginç ötesi doğa olaylarına korucularla birlikte karşı koymaya çalışıyor, yöresel iz sürme tekniklerini öğreniyor, çamura saplanan arabamızı itiyor, korucu karakolunda mola veriyor, böylece antilopların dramatik kaderlerinin yanında, onları koruma idealizmi ile bütünleşmiş bu insanların dramlarına da şahit oluyoruz.

Çevre duyarlılığına sahip olmak, yok olmakta olan türleri korumak için savaş vermek çok erdemli davranışlardır. Bu yola baş koymuş insanlara hayranızdır. Ama bunu popülist yaklaşımlarla şova dönüştürenleri kolayca ayıklayabilir miyiz? Kimi uzmanlar Greenpeace’in bile kendi içinde hala ortak bir çevre bilinci geliştiremediği yönünde birleşebiliyorlar. Tabiat dengesine insan müdahalesi her zaman tartışılır. İyi veya kötü yönde dahi olsa bu müdahalelerin altında hep bir takım komplo teorileri de üretildiğini okuyor, duyuyoruz. Kirletilen hava ve deniz, yakılan orman, yok edilen canlı türleri üzerine akıl almaz oyunlar oynanıyor. Sıra insan nesline ne zaman gelecek diye bir beklenti içindeyiz.



Ama filme bakarak bu noktada bazı etik tartışmalar ortaya çıkabilir. Bir insan, hangi koşullarda kendisinin ve başkalarının hayatlarını antiloplar uğruna feda edebilir? Ri Tai, yakaladığı avcı veya onlara yataklık edenlere para cezası kesiyor. Sırf mecburiyetten onları soğukta bırakmak zorunda kalıyor. Belki ölüme terk ediyor, belki de onlara bir şans daha tanıyor. Ama öldürmüyor. Peki avcılar, ister insan, ister antilop olsun kime şans tanıyor? Bazı hayvanları, bazı insanlara değişmeyebileceğimiz anlar vardır. TV kanallarını gezerken onca ucuzluğun arasında rastladığımız doğa ve hayvan görüntüleri bile içimizi ne kadar ferahlatır. Peki ya o haberlerde gördüğümüz bazı insan müsveddeleri? İnsan olmak, bedenen insana benzemek midir? İnsan hakları denen haklardan faydalanmak için önce insan olmak gerekmez mi?

Birçok filmde insan denen yaratığın aşağılık yönüne tanık olup, üstü kapalı insan yerine hayvan tercihi yapmamızı sağlayan trajedilere rastlıyoruz. Çevre şehitleri denen bazı insanlar, unutulmakta olan “insanın kendi dışındaki canlılara olan yaklaşımı”nı göstererek, tarifi güç bir insanlık örneği göstermişler ve hatta canlarını vermişlerdir. National Geographic katkılarıyla yapılmış Kekexili: Mountain Patrol, trajik bir belgesel dram. Belgesellerin diğer türlerle ne kadar esnek ve güçlü bağlar kurabileceğinin kanıtı. Ri Tai ve diğer korucuların hayatları, izlediğimiz bu mükemmel filmdeki gibi gerçekti. İster kişisel menfaat için, ister savaş ortamından uzaklaşıp görünmez olmak için, ister azalmakta olan milli değerlere idealistçe sahip çıkmak için, ne için olursa olsun, doğayı, onun güzelliklerini can pahasına korumak çok ulvi bir duygu. Şimdiye dek başka yaşanabilecek bir gezegen bulunamadı. Alternatifimiz yok. O kutsal dengeyi bozma hakkımız da yok. Yasalardaki boşlukları gözden geçirmek ve yeniden yorumlamak, Kekexili gibi daha önce hiç duymadığımız hikayeleri tüm dünyaya duyurmak gerek. Dünyamız iyi ve kötüyü, yaşamı ve ölümü bir arada barındıran, (henüz) benzerine rastlamadığımız bir gezegen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder