11 Ocak 2013 Cuma

Lawless (2012)


Yönetmen: John Hillcoat
Oyuncular: Tom Hardy, Shia LaBeouf, Jason Clarke, Jessica Chastain, Guy Pearce, Mia Wasikowska, Gary Oldman, Dane DeHaan, Lew Temple, Marcus Hester, Noah Taylor, Tim Tolin
Senaryo: Nick Cave
Müzik: Nick Cave, Warren Ellis

2005’te The Proposition gibi şahane bir western çıkaran John Hillcoat ve Nick Cave dostluğu, Lawless ile ikinci meyvesini veriyor. Yalnız Lawless çeşitli yönleriyle bu defa hedefi vurmakta sıkıntılar yaşayan bir yapım. Filmde Shia LaBeouf’un canlandırdığı Jack Bondurant’ın torunu olan Matt Bondurant’ın dedesinin anlattıklarından yola çıkarak yazdığı The Wettest County In The World romanından Nick Cave’in senaryosunu yazdığı Lawless, 1931’de içki yasağı sırasında Franklin / Virginia’da kendi ürettikleri kaçak içki işindeki Jack, Forrest ve Howard Bondurant kardeşlerin gerçek hikayesini anlatıyor. Bu pazardan pay kapmak isteyen yozlaşmış Eyalet Başsavcısı ve adamlarına karşı kimsenin gösteremediği direnişi gösteren Bondurantlar, pek çok senarist / yönetmenin ağzının sulandıracak kapasiteye sahip. Fakat belki de bu işin altına girmesi seyirciyi en çok sevindirecek iki isim arasında olan Hillcoat ve Cave, ana hatlarıyla iyi bir film ortaya koymalarına rağmen The Proposition gibi karakterli, kederli ve epik bir film yerine köşeleri belirgin, daha iddiasız, daha kestirilebilir tercihler sergiliyorlar.

Aslında film genel olarak akıyor, çoğu anda sarkmıyor, sıkmıyor. Ancak zaman zaman karakterleri daha özümsetebilmek, dönem şartlarında illegal işlere bulaşmış tarafların birbirleriyle olan problemlerini gerçekçi bir gerilimle sunabilmek için pozitif manada biraz sarkması da gerekiyor. Sık sık sezilen aceleci yaklaşım, Hillcoat – Cave ikilisinin The Proposition ile yükselttikleri çıtanın hayli gerisinde kalıyor. Karakterlerin, özellikle Bondurant kardeşlerin ele alınışı dengeli değil. Forrest fazla cool takıldığı için, Howard’da yancı misali fazla geri planda bırakıldığı için meydan, her an başını belaya sokabilecek toyluğuyla, etrafa korku salan bir gangster olma hayalleriyle ve sevimli Amiş kızı Bertha ile olan gönül ilişkisiyle en küçük kardeş Jack’e kalıyor. Bunda hikayeyi anlatanın Jack Bondurant, onu kaleme alanın da torunu Matt Bondurant olmasının etkisi vardır mutlaka. Yine de Nick Cave’in Bondurant romanına bağlı kalmasındansa, Bondurant gerçeğinden esinlenerek özgürleşmesi ve özgünleşmesi çok daha olumlu sonuçlar verebilirdi.


Üç kardeşin dengesiz dizilişi yanında filmin diğer karakterlerinde de beklenenin aksine havada kalmışlık ya da fazla şablonsu duruşlar görülmekte. En başta Gary Oldman’ın canlandırdığı efsane gangster Floyd Banner’ın filmde çok az ve etkisiz bir konumda bulunması hevesleri kursakta bırakabiliyor. Aynı şekilde Jessica Chastain gibi iyi bir oyuncunun sadece ana karakterin hatunu olarak kalması, Mia Wasikowska’nın da benzer bir geri hizmete reva görülmesi, günümüzün bu popüler aktrislerinin yalnızca isimlerinden faydalanıldığı hissi uyandırıyor. Lawless’i en cazip kılan özelliklerden biri (hatta bana göre en iyisi) olan Hillcoat’ın fetiş oyuncusu Guy Pearce’ın canlandırdığı Charlie Rakes müthiş bir kötü adam tipi çizmesine karşın, o da filmin kendini özümsetmekten imtina eden aceleci yanından nasibini almakta. Yine de yer yer karizmasıyla seyirciye yabancılaşan Tom Hardy’den ve hiperaktifliğiyle filmi gereğinden fazla şişiren Shia LaBeouf’tan çok daha usta bir yorum sunuyor Guy Pearce.

Lawless, sahip olduğu gerçek olaylara dayanan konusuyla rahatlıkla bir Coen filmi de olabilir, belki Charlie Rakes’ten başka bir Anton Chigurh çıkarılabilirdi. Ama John Hillcoat filmi olmasında da hiçbir problem olmazdı diye de düşünebilirdik. Bu anlamda Lawless beklenmedik biçimde hafif kalan bir film. Hani normalde iyi ama Hillcoat’a göre zayıf kabilinden. Cormac McCarthy romanı uyarlaması The Road da özellikle atmosfer yönünden güçlü bir film olmasına rağmen The Proposition’ın gölgesinde kalmaktan kurtulamamıştı. Bu durumda Hillcoat’a iyi gelen şey Nick Cave’di diye düşündük. Beklenen buluşma Lawless ile gerçekleşti. Bu durumda Hillcoat’a iyi gelen şey de bir parça belirginleşti: Bir roman uyarlamasından çok özgün bir Nick Cave senaryosu!

1 yorum:

  1. Filmi izledim ve bu yazı hemen hemen benim düşüncelerimin rotasıyla aynı sularda.

    YanıtlaSil