18 Ekim 2014 Cumartesi

The Three Burials Of Melquiades Estrada (2005)


Yönetmen: Tommy Lee Jones
Oyuncular: Tommy Lee Jones, Barry Pepper, Julio Cedillo, Dwight Yoakam, Melissa Leo, January Jones, Levon Helm, Vanessa Bauche
Senaryo: Guillermo Arriaga
Müzik: Marco Beltrami

Teksas'ta büyük bir çiftliğin sorumlusu olan Pete Perkins'in işe aldığı ve zamanla çok iyi dost olduğu kaçak göçmen Melquiades Estrada vurularak öldürülür. Bedeni alelacele defnedilir ve onu bir panik anında öldüren kişi sınır devriyesi Mike olunca olay şerif ve sınır polisi tarafından örtbas edilir. Bunu hazmedemeyen Pete, bir süre sonra izini bulduğu Mike'ı kaçırır ve zorla Melquiades'i gömüldüğü yerden çıkartmasını sağlar. Çünkü Pete, dostu Melquiades'e eğer ölürse onu Meksika'da ailesiyle birlikte yaşadığı kasabaya gömeceğine dair söz vermiştir. Böylece Pete, Mike ve ölü Melquiades, peşlerindeki kanun güçlerinden ve zorlu doğa şartlarından oluşan tehlikelerin gölgesinde bir Meksika yolculuğuna çıkarlar.

Amores Perros, 21 Grams, Babel, The Burning Plain gibi çetin dramların Meksikalı senaristi Guillermo Arriaga'nın yazıp usta aktör Tommy Lee Jones'un yönettiği The Three Burials Of Melquiades Estrada, adı geçen Arriaga filmleriyle ortak özellikler taşıyan güçlü bir modern western örneği. Artık Arriaga'nın karakteristik özelliği haline gelmiş "kesişen hayatlar" tarzının giderek katmanlara ayrılan dramatik yapısı bu filmde de derinden hissedilmekte. Üstelik henüz ilk yönetmenliğiyle Tommy Lee Jones, Arriaga'nın bir dönem kadim ortağı olan Alejandro González Iñárritu'nun stilize anlatımının gerisine düşmeyen bir yönetmenlik becerisi sunuyor. Jones, bu iki Meksikalının ileri geri kurguyla, epik görüntülerle bezeli minimal sahnelerle, hüzün zerk eden dramatik anlarla yarattıkları tarzlarını taklit etmiyor, sadece Arriaga'nın bir romanı andıran yol hikayesinin hakkını vermeye çalışıyor. Zaten bu senaryo alışkanlığı da bir yerde kendi tarzını oluşturmuş durumda. Ancak bu defa Pete ve kaçırdığı Mike'ın omurgasını oluşturduğu hikayenin dışında seyrediyor görünen diğer yan dramlar, bir kavşakta kesişmek yerine ortak bir duygunun özenle seçilmiş karakterler tarafından farklı boyutlarıyla yansıtılmasıyla vücut buluyor. O duygunun adı da yalnızlık!

Daha önce türlü kavramlar üzerine çarpıcı öyküler bütününden ortak paydalar elde eden, hatta bu sebepten bazı filmlerinde dağınık bir görüntü çizen Arriaga, bu defa yalnızlık teması üzerine en güçlü senaryolarından birine imza atıyor. Tabii burada da farklı konumlardaki kahramanların farklı suretlere bürünmüş yalnızlıklarını bu yol hikayesiyle bütünleştiriyor. Fakat bu defa yaşananları geri alıp "olayları bir de öteki karakterlerin gözünden izleyelim" yöntemi yerine insanların kendi doğal yalnızlıklarını ve en önemlisi o yalnızlıkların neden olduğu karmakarışık tercihleri irdeliyor. Geri aldıkları sadece Melquiades'in vurulma anı ve Pete ile Melquiades'in dostluklarının temellerini sağlamlaştırdıkları vatan ve aile özlemi içeren kısa sohbetler. Bu geri sarımların filmin yol filmi olma motivasyonunu adım adım güçlendirmesi de seyirci olarak edindiğimiz bir Arriaga senaryosu alışkanlığı. Kaçak göçmen sorunu, bunu daha büyük bir sorun haline getiren sınır görevlileri ya da bunun bir sorun olmasındaki temel ekonomik sıkıntılar filmin asıl temasından rol çalmaya çalışmıyor. Keza, uğruna yapılan kefaret yolculuğunun ahlaki ve vicdani verileri de öyle. Hiçbiri, binlerce şeklinden filmde sadece birkaçını gördüğümüz yalnızlık kavramının önüne geçmiyor, geçemiyor.


En başta, dostu öldürüldükten sonra boşluğa düşüp, tek amacı katilinin cezalandırılması ve ona verdiği defin sözünü tutmak olan Pete'in yalnızlığı. Adalet yerini bulmayınca ipleri eline almaya karar veren bu yalnızlık, ciddi sadakat sorunları olan evli Rachel'dan medet umacak kadar çaresiz bir durumda. Sonra güzeller güzeli eşi Lou Ann'e rağmen ruhsuz bir cinselliği, hatta erotik dergilerle mastürbasyonu tercih edebilecek kadar bezmiş Mike'ın yalnızlığı. Lise aşkı Mike ile evlenip onun peşinden Teksaslara kadar gelmiş ama umduğu hayatı bulamamış Lou Ann'in eşini aldatarak bile olsa nefes almaya çalışan yalnızlığı. Lisede çok popüler olan Mike - Lou Ann çiftinin artık o günlerden uzakta son şeklini alan evli yalnızlığı. Pete ve Mike'ın yol üstünde uğradıkları köhne bir evde tek başına yaşayan, tek dostu hiçbirşey anlamadığı İspanyolca yayın yapan radyosu olan, artık biri tarafından öldürülmeyi isteyecek derecede hayattan bıkmış kör adamın yalnızlığı. (Kısa rolüyle filmin havasını biraz daha koyultup adeta o süre içinde filmin başrolüne yerleşen, 2012'de hayata veda etmiş country sanatçısı Levon Helm bir harika.) Tüm bunların yanında kocasını hem Pete ile, hem de şerif Belmont ile aldatan garson Rachel'ın yalnız kalmaktan korkan dengesizliği. Ve tabii filme adını veren Meksikalı naif çoban Melquiades'ın ailesinden ve memleketinden uzakta tutunmaya çabalayan yalnızlığı. Ama finale doğru bir büyük sürpriz, tüm bu yalnızlıkları reddedercesine insanın yeri geldiğinde kendini kandırarak bile hayatta kalmak isteyebileceğine dair kusursuz bir yaşam arzusunun var olduğuna ikna ediyor.

Oyunculuk yönünden Tommy Lee Jones ve Barry Pepper'ın sürüklediği The Three Burials Of Melquiades Estrada, teknik açıdan Iñárritu beklentisi içindeki seyirciyi yarı yolda bırakmasa da, sürpriz sonrası şahane biçimde yeni bir bakış açısı elde eden senaryonun bitiş çizgisine çok basit bir tercihle ulaşmasıyla bir parça burukluk hissettirebiliyor. Ama bir avuç insanın farklı yalnızlıklarını ve bu yalnızlıkların sebep olduklarını kendi içlerinde tutarlı, derli toplu, yürek sızlatıcı biçimde kurgulayan Guillermo Arriaga ile, sinemada "karakter oyuncusu" kavramının en güçlü isimlerinden biri olan ve bunun üzerine sanki 40 yıllık yönetmenmiş gibi böyle bir filmi çekip çeviren Tommy Lee Jones ortaklığı çok iyi sonuçlar veriyor. Yalnızlık kelimesini çok kullandık ama film bize kimi zaman korku, kimi zaman huzur, kimi zaman belirsizlik, kimi zaman alışkanlık, kimi zaman reddediş aşılayan bu olgunun türlü hallerini tekrar gösterdiği için değerini daha da arttıran bir dram.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder